UYUYAN MÜSLÜMANLAR-İshak Beyazay

UYUYAN MÜSLÜMANLAR

Osmanlı’nın yıkılışı ve İslam ülkelerinin cetvelle sınırlarının çizildiği o günden beri, Müslüman kanı akmaya devam ediyor. Ve bu bölge tam bir istikrarsızlık merkezi haline gelmiştir. 20. yüzyılın başında sadece üç devletten(Osmanlı, Iran ve Mısır) müteşekkil Ortadoğu, günümüzde yirmi civarında devlete ayrılmıştır. Etnik ve dinsel çeşitlilik açısından bir mozaiği andıran Ortadoğu’da ağırlıklı etnik nüfus Arap nüfusu ve ağırlıklı dini nüfus İslam’dır.

 

Durum böyle olmasına rağmen, İslamiyet’in bile hakkıyla yaşanmadığı, ya aşırı grupların, aşiretlerin, darbelerle başa gelen diktatörlerin ya da kralların yönettiği İslam ülkelerinde, savaş ve katliamların bir türlü sonu gelmiyor. Osmanlı’nın yıkılışı sonrasında, sömürgeci güçler tarafından atomize edilen bölgede kurulan devletleri incelediğimizde; bu devletlerin yapay birer devlet olduğu gerçeği ortaya çıkacaktır. Sınırları cetvelle çizilmiş, birbirinden ayrı olmaları için hiçbir nesnel gerekçenin, coğrafi, siyasal, kültürel, dini vs. bulunmadığı yerlerde, birden fazla devlet mevcuttur. Ortak dil, ortak din olmasına rağmen bir türlü bu topraklarda akan kan durmuyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri yer altı ve yer üstü zenginlikleridir.

 

Batının rahat yaşayabilmesi için İslam coğrafyasını sömürmesi gerekiyor. Bu bağlamda batıdan adalet beklemek çok büyük hayal kırıklığına uğramak demektir. Yer altı ve yer üstü zenginliklerinin dışında İsrail’in güvenliği için de İslam âleminde birlik ve beraberliğin olmaması gerekmektedir. Bugün Suriye’de yaşanan iç savaşın nedeni ne olabilir?  Savaşan taraflara bakıyorsunuz, her iki taraf da Müslüman. Bir lider kendi halkına karşı nasıl oluyor da kimyasal silah kullanıyor? Neden o halde? Neyi paylaşamıyorlar? Mezhepleri farklı da olsa inandıkları peygamber ve gönderilen kitap bir değil miydi? Suriye’de binlerce insan öldü. Amerika demokrasi getireceğim diye Irak’ta adeta insanlığı katletti. İsrail’in güvenliği için Mısır’da darbe yapıldı.

 

Batı İslam dünyasına hep ikiyüzlü olmuştur. Batı’dan yardım beklemek doğru değildir. Batı’nın, Esed rejiminin katliamlarına değil, kendi müttefiklerinin çıkarlarını riske edecek kimyasal silah kullanılmasına karşı çıktığını anlamamak mümkün değildir. Kimyasal kullanmadıktan sonra konvansiyonel silahlarla yapılan katliamları ABD, Batı ve BM’nin umursamadığı bariz bir şekilde anlaşılmaktadır.

 

Ortadoğu coğrafyasında savaş olduğu sürece, batı bu bölgeye silah satacaktır. Bu silah lobisinin işine gelmektedir.  Kargaşalıktan yararlanan uyuşturucu lobisi de kazancına kazanç katmaktadır. Savaşlardan dolayı açlık çeken halk batıya sığınmak ve yeni bir hayat yaşamak içinde ellerinde ne varsa insan tacirlerine vermekte ve dolandırılmaktadır.

 

Bütün bu Müslüman halkın perişanlığının sona ermesi ve bu coğrafyanın huzura erebilmesi birlik ve beraberlikle mümkün olabilir. Durum böyle olmasına rağmen yinede bir araya gelememekteyiz. Bu beraberliği sağlayacak olan Türkiye, kendi içerisinde bulunan laikler, ulusalcılar ve sabatayist bir yapıdan dolayı bunu başaramamaktadır. Nato’ya üye olmamız ve ABD’nin stratejik ortağı olmamızda madalyonun diğer yüzünü göstermektedir.  Nato’ya üye olan ülkelerde darbe yapılmasının yasak olmasına rağmen, bizim ülkemizde NATO eliyle darbe yapıldığını düşünürsek bize dost olmadıklarını daha rahat anlarız.

 

Mısır’da yapılan darbeye darbe diyemeyen batı, kendi ikiyüzlülüğünü ortaya koymakta ve yaşanan trajedi tüm çıplaklığıyla göz önünde yaşanmaktadır. Mısır halkının başında bulunan Müslüman bir Cumhurbaşkanı Mısır’ı ekonomi ve hukuki olarak da Müslümanlaştırabilir ve batının şimdiye kadar ki kazanımlarını yok edebilirdi. İsrail’in güvenliği tehlikeye girebilir, işgal ettiği topraklarda ki meşruluğu sona erebilirdi. Darbe yapılmasının nedenlerinden biri buydu, diğeri ordu’nun sahip olduğu ekonomik gücü kaybetmemekti. Bir ordu düşünün ekonominin yüzde kırkı elinde bulunuyor. Korkunç bir rakam bu. Anlayacağınız halkın belirli kısmı lüks yaşarken belirli kısmı yoksullukla mücadele ediyordu.

 

Bu Müslüman coğrafya’da mezhep çatışmaları devam ettiği sürece, bazı radikal gruplar İslam’ı kendilerine göre yorumladıkça batının uşaklığına devam edeceklerdir.

 

Batı’dan para ve silah yardımı aldığınız sürece sizin uşaklığınızın bitmesi mümkün değildir. Ya Müslümanlar birlik olacak ya da köle olacak. Ya çoban olup kendi ülkelerinin birlik ve beraberliğine katkı sağlayacaklar ya da koyun olup güdülecekler.

 

İshak Beyazay

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir